Kıyı alanlarında değerleme konusuna değinmek için öncelikle yasal mevzuata göre yapılaşma koşulları ve buna ilişkin kavramlar incelenmelidir. Kıyı kavramı kent planlama açısından bakıldığında ise 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre “Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alan” olarak tanımlansa da kavramın kıyı kenar çizgisinin ötesinde bir anlam ifade ettiği görülmektedir. Bunla alakalı Kıyı Kanunu’nda kıyıya ilişkin farklı kavramlar ve tanımlamalara yer verilmiştir, buna kanuna göre: Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi, Kıyı Kenar çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını, Sahil şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alanı oluşturur. Kentsel Kıyı: Kentsel kıyı kavramı ise US Federal Sahil Bölgesi Yönetimi’nin resmi tanımlamasına göre yüksek yoğunluklu nüfusa sahip ve kentsel konut, rekreasyon, ticaret, tersane ve endüstri amacıyla kullanılmakta ya da kullanılmış herhangi bir gelişmiş alandır. Nüfus yoğunluğu ve konut yoğunluğunun fazla olması dolayısıyla gerekli donatı, rekreasyon ve ulaşım alanlarının da buna bağlı olarak artış gösterdiği metropol kentlerde kıyı dolgu alanlarının yoğunlaştığı gözlemlenmektedir.
Kıyıda yer alan bölgelerin birbirinden ayrılması ve net bir biçimde ifade edilmesi, bu bölgelere ilişkin uygun biçimde tanımlanan farklı kullanım biçimlerine ilişkin yapılaşma koşulları ve yapılabilecek müdahaleleri belirlemek amacıyla getirilen sınırlamalar açısından 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve bu kanunun uygulanmasına dair Uygulama Yönetmeliği önemli bir adım olmuştur. Sahil şeridinin ilk 50 m’lik kısmında kıyıda yapılabilecek yapılarla birlikte yaya yolları, gezinti ve dinlenme alanları, seyir teras alanları ve rekreaktif alanların yer alabileceği belirtilmiştir. Sahil şeritlerinin birinci bölümünü içeren uygulama imar planları, tümüyle açık alan olarak toplumun kullanımına tahsis edilecek şekilde düzenlenmektedir. Bu alan içinde toplumun yararlanmasına açık yapılar da dahil olmak üzere başka hiçbir yapı ve tesis yapılamamaktadır. Sahil şeridinin ikinci bölümünde ise yapılacak planlar toplumun yararlanmasına açık olmak şartı ile günübirlik turizm yapı ve tesislerini kapsayacak şekilde düzenlenmektedir.
KIYI ALANLARINDA FONKSİYONLAR
Kıyı alanlarının yer aldığı kentin kullanıcısı ve kentin yapısı ile kullanım biçimlerine göre farklılık göstermektedir. Genel anlamda kıyı alanlarında yer seçen fonksiyonlar; konut alanları, endüstriyel kullanım alanları, liman kullanımı ve tersane bölgeleri, turizm ve buna bağlı ticaret mekanları olarak sınıflandırılabilir.
Kıyı alanlarında yer seçen fonksiyon türlerinin kent ve içinde yaşayan toplum bağlamında kente ve kıyıya uyum sağlaması gerekirken, diğer yandan kıyının doğal ve fiziksel yapısına uygun planlanması gerekmektedir. Nüfusun ve kentlerin yer seçimleri incelendiğinde dünya üzerinde kıyı alanları ve kıyılara yakın alanların kara alanlarına göre daha fazla tercih edildiği görülmektedir. Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı Raporu’na göre Dünya nüfusunun yarısından fazlası kıyı bölgelerinde ve bu oran giderek artmaktadır. Dünya nüfusunun %38’ni barındıran ve 1990’da nüfusu 8 milyonu aşan mega kentlerin ise %50’sinin kıyı alanlarında konumlandığı, 2005 yılında bu oranın %70’e çıktığı görülmektedir ve bu rakamların yıllar içerisinde günümüze dek artış gösterdiği görülmektedir.